Avrupa Birliği nefret söylemiyle mücadele taahhüdüne yeni imzalar
Avrupa Birliği, Dijital Hizmetler Yasası’na (DSA) uyumu teşvik etmek amacıyla, yasa dışı içerik moderasyonu konusunda platformların yükümlülüklerini yerine getirdiğini gösterebileceği güncellenmiş bir dizi gönüllü taahhüdü duyurdu. Facebook, Instagram, TikTok, Twitch, X (eski adıyla Twitter), YouTube, Snapchat, LinkedIn, Dailymotion, Jeuxvideo.com, Rakuten Viber ve Microsoft’un tüketici hizmetleri, “Çevrimiçi Yasa Dışı Nefret Söylemiyle Mücadeleye Yönelik Davranış Kuralları Plus” (Code of Conduct+) adlı bu girişime katıldı.
2016 yılında oluşturulan Davranış Kuralları’nın güncellenmiş hali olan bu yeni kod, nefret söylemiyle mücadeleye yönelik şeffaflık, üçüncü taraf denetim mekanizmalarına erişim sağlanması ve nefret söylemi bildirimlerinin en az üçte ikisinin 24 saat içinde incelenmesi gibi yükümlülükler içeriyor.
AB Komisyonu üyesi Michael McGrath, yaptığı açıklamada, nefret söylemi ve kutuplaşmanın Avrupa değerlerine ve temel haklara tehdit oluşturduğunu belirterek şunları ifade etti: “Nefret söylemi, demokrasilerimizin istikrarını baltalamakta ve internet, bu olumsuz etkileri daha da artırmaktadır. Davranış Kuralları Plus’ın bu konuda güçlü bir yanıt vermede etkili olacağına inanıyoruz.”
Bu yeni düzenleme, platformların nefret söylemi bildirimlerini nasıl ele aldığını değerlendirmek için bağımsız izleyicilerin devreye girmesine izin verilmesini ve şirketlerin tespit ve azaltma süreçlerinde daha şeffaf olmasını zorunlu kılıyor. Buna rağmen, Davranış Kuralları Plus tamamen gönüllülük esasına dayanıyor ve şirketlerin bu taahhütlerden çekilmesi durumunda herhangi bir yaptırım uygulanmıyor.
Avrupa Birliği bu girişimle neler başarabilir?
Öte yandan, Elon Musk’ın 2022 yılında, o dönem Twitter adıyla bilinen X’i AB’nin “Dezenformasyonla Mücadele Davranış Kuralları”ndan çekmesi, şirketlerin gönüllü taahhütlerden ayrılma ihtimaline dikkat çekiyor. Bu durum, Davranış Kuralları Plus’ın etkinliğinin şirketlerin katılımıyla sınırlı olacağını ortaya koyuyor.
Avrupa Birliği’nin bu girişimi, sosyal medya platformlarının nefret söylemiyle daha etkin mücadele etmesini sağlamayı hedeflerken, internet ortamındaki olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik önemli bir adım olarak görülüyor. Ancak gönüllülük esasına dayalı yapısı, uzun vadede taahhütlerin sürdürülebilirliğini sorgulatıyor.
