Haute Couture’ün büyüklerine saygı – Ekonomim


Aslı Barış

Paris Couture Haftası, Petit Palais’nin altın işlemeli tavanları altında Schiaparelli’nin “Icarus” adlı göz kamaştırıcı şovuyla açıldı. Malum, Yunan mitolojisinde İkarus’un öyküsü, bir trajedidir. Balmumu kanatlarıyla uçarken güneşe çok yaklaşan ve Ege Denizi’ne düşerek hayatını kaybeden İkarus’un aksine, bu koleksiyon yere çakılmadı; zirveye yükseldi, hatta ortalığı yaktı geçti.

Ön sıraya kısaca göz atarsak, Carla Bruni-Sarkozy, Marisa Berenson ve Kelly Rutherford, Kendall Jenner ve diğer modellerin podyumda zarif bir şekilde yürüyüşünü izledi. Koleksiyon, klasik couture kodlarını altüst ederek sınırları zorlayan bir risk alma teması taşıyordu. Gösteri, eski moda couture defilelerinin yavaş temposunu bilinçli olarak yansıttı.

Bu geleneksel sunum tarzı, romantik melodileri George Michael’ın ‘Father Figure’ şarkısıyla harmanlayan müzik seçimiyle de desteklendi. Koleksiyonun kendisinde de benzer bir çelişki hakimdi: Geleneksel couture teknikleri ve siluetleri, cesur ve avangart dokunuşlarla modernleştirildi.

Daniel Roseberry, bu durumu şöyle özetliyor: “Bu couture sezonuna başlarken eski ve alışılmadık renk referansları arıyordum ve kendimi, 1920’ler ve 1930’lardan kalma kurdelelerin satıldığı bir antikacıda buldum. Savaş öncesi, bu kurdelelerin çoğu Lyon’da üretilip dünyaya gönderiliyordu. Ancak Almanya Fransa’yı işgal ettiğinde, bu kurdele makaralarının birçoğu saklandı ve tarihin içinde bir süre kayboldu. Koleksiyondaki elbiselerde bu kurdeleleri göreceksiniz. Modernliğin sürekli sadelikle eşleştirilmesinden bıktım: Yeni olan, işlenmiş, barok ya da gösterişli olamaz mı? Hayal gücümüzü mü kaybettik? Sonuçta haute couture, tanımı gereği mükemmelliğin peşinde bir arayıştır… Karmaşık gerçekliğimizden kaçış vaat eder ve bize mükemmelliğin bir bedeli olduğunu hatırlatır.”

Alice Harikalar Diyarı’nda

Dior ile devam edelim: Maria Grazia Chiuri, bu sezon Harikalar Diyarı’ndaki Alice’ten ilham alarak özgürlük temasını yansıtan fantastik bir couture koleksiyonu sundu. Genellikle Antik Yunan ve Roma’dan esinlenen tasarımcı, bu kez Dior arşivlerinde 1958 tarihli Yves Saint Laurent’in ‘Trapez’ silüetine odaklandı. Tasarımcının “yenilenen özgürlük” olarak tanımladığı konseptle örtüşen koleksiyon, silüetlere dair yeni bir keşfi yansıtıyordu. Koleksiyonun merkezinde geniş krinolin bel hattına sahip A kesim elbiseler yer aldı.

Mini elbiseler, zengin işlemeler, kurdele süslemeleri ve tülden katmanlarla hareketlendirilirken, doğadan ilham alan detaylar sanatçı Rithika Merchant’ın sahne tasarımına da yansıdı. Üç boyutlu çiçek motifleri, hayvan figürleri ve 17. yüzyıldan esinlenen ceketler koleksiyona tarihsel bir dokunuş kattı.

Eklektik bir dünyanın içinde

Çarşamba, haftanın en merakla beklenen günüydü: Alessandro Michele, Valentino’daki ilk couture defilesini gerçekleştirirken, aynı akşam, Ludovic de Saint Sernin, Jean Paul Gaultier couture’ü devralan en genç tasarımcı olarak podyuma çıktı.

Etkinliğin en çok beklenen defilelerinden biri kuşkusuz Alessandro Michele’nin Valentino için hazırladığı ilk haute couture koleksiyonuydu. Paris’in merkezindeki Palais Brongniart’ta gerçekleşen defilede, konuklar uzun siyah bir sahneye yukarıdan bakıyordu. Koleksiyon, edebiyat, felsefe ve göstergebilimden esinlenen derin anlamlarla doluydu. Michele, Umberto Eco’nun ‘listenin kaosu düzenlediği’ fikrinden ilham alarak, 48 parçadan oluşan bir koleksiyon hazırladı.

Defilede sahne arkasında kelimeler sıralanırken, gösterinin sonunda ekranda ‘etcetera’ kelimesi tekrar tekrar belirdi. Michele’nin özgür ve eklektik tasarım anlayışı, geçmiş dönemlerden ilham alan, tülden harlequin desenleri, dev tavus kuşu tüyleri, ağır işlemeler ve Viktoryen detaylarla süslenmiş kıyafetlere yansıdı.

Işıklar içinde kutlama

Giorgio Armani, 20. yaşgününü kutladığı Armani Privé defilesi, haftanın ses getiren işlerindendi. İtalyan tasarımcının Paris’te, altın varaklı Palazzo Armani salonunda sunduğu haute couture koleksiyonunun adı ‘Lumieres’ idi, yani ‘ışıklar’… Konsepte uygun olarak podyumda süzülen yaklaşık 90 zarif kıyafetin arasında parıltılar göze çarpıyordu. Defile, parlak ipekten yapılmış, rahat ama zarif ceketler, pantolonlar ve yeleklerle açıldı. Armani’nin Çin, Hindistan, Japonya ve Kuzey Afrika’nın farklı kültürlerine duyduğu hayranlık, koleksiyonun yumuşak renklerinde, çarpıcı siluetlerinde ve detaylı desenlerinde kendini gösteriyordu. Defile notlarında Hindistan’ın ihtişamından ilham aldığı belirtilen el işçiliğiyle işlenmiş nakışlar, baştan aşağı çiçek desenlerini betimleyen ışıltılı kristaller ve boncuklarla süslenmişti. Japonya etkisi, Armani’nin straplez elbiselerindeki ince mikro pilelerde kendini gösteriyordu. Defile, 90 yaşındaki tasarımcının bizzat podyumda yürümesiyle sona erdi. Ona eşlik eden model, akışkan bir boncuk işlemeli kaftan ceket ve kristal süslemeli bir başlıktan oluşan gelinliğin içinde ışıldıyordu.  Özetlersek: Işıklar Şehri’nin zarafetle dansı, yine akıllarda kalacak muhteşem bir performanstı.

 

 

 

İlginizi Çekebilir:Dolar/TL bugün ne kadar? (31 Ocak 2025 dolar
share Paylaş facebook pinterest whatsapp x print

Benzer İçerikler

60 saniyede ekonomide bugün (27 Ocak 2025)
Türk lirası reel anlamda yaklaşık 4 yılın zirvesinde
Borsa günü yatay seyirle tamamladı
Bakan Bayraktar, Nijer’de altın sahasında ilk üretime 2025’te başlamayı planladıklarını bildirdi
ABD’de işsizlik sigortası başvuruları azaldı
Yatırım teşviki geri sayımda – Ekonomim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

yeputv – güncel teknoloji haberleri, para & finans, bilim! | © 2025 | yeputv.com